Kültür Sohbetlerinde ‘Dil Kirliliği’ anlatıldı

  • 02 Aralık 2019
Kültür Sohbetlerinde ‘Dil Kirliliği’ anlatıldı

Bayburt Tarih ve Kültür Edebiyat Derneği’nin haftalık olarak düzenlediği Kültür Sohbetlerinde ‘Dil Kirliliği’ konusu ele alındı.

Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından desteklenen Gençlik Kimliğiyle Buluşuyor projesi kapsamında gençlere yönelik gerçekleştirilen programda, Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Kürşad Kara, konuyla ilgili yaptığı sunumda önemli bilgiler verdi.

Konuşmasına, ‘Dil neden kirlenir’ sorusuyla başlayan Kürşad Kara, düşünce kirlendiği için dilin kirlendiğini söyledi. Tabelalar üzerine bilgi veren ve dil kirliliği ile çevre kirliliği arasında ilişki olduğunu belirten Kara, “Çevre kirliliği ile ilgili zaman zaman belediyeler cezalar kesiyor, dili kirletenlerle ilgili herhangi bir ceza duymadım. 1932 yılında çıkan 1580 sayılı Türkçeyi korumaya yönelik bir kanun var; belediyeleri ilgilendiren, asılacak tabelelalardan da sorumlu yapan bir kanun. Yıl 2019, her ilde çeşitli partilerden belediyeler var. Bu tarz bir karar aldındığını duymadım. Bayburt Türkiye’nin en küçük ili, burada da tabelalar varsa, bunlar değiştirilebilir. Her yıl tabela vergisi alınıyor, belediye başkanlarına çağrım, bir sene vergi alınmaz ve esnafa tabelalarını düzeltmeleri söylenirse, bu işin çözümüne katkı sunulabilir” dedi.

Büyükşehirlerde özelliklerde alışveriş merkezlerinde Türkçe tabela bulmanın zor olduğunu bildiren Kara, “İstanbul Fatih’te 200’e yakın otel üzerinde yapılmış bir bilimsel çalışmada, 94’ü tamamen yabancı, 54’ü yarı Türkçe, yarı yabancı, geri kalan yüzde 20’lik kısmı ise sadece Türkçe. Durum aslında vahim. Bunun çözümü basit ama ilgilenecek belediye yönetimleri lazım. Atatürk’ün kurdurduğu 1932 yılında Türk Dili Tetkik Cemiyeti var, sonradan Türk Dil Kurumu olan, demek ki tedbirler alınmış ama sonrasında savsaklanmaya başlamış. Konuşmamın başında dediğim gibi demek ki o tarihten bu tarihe bayağı bir düşüncemiz kirlenmeye başlamıştı” diye konuştu.

Dil üzerindeki iç baskı ve dış baskıdan bahseden Kara, “Emperyalist bakı ve küreselleşme dediğimiz bir baskı var. Sınırlar kalktı, internet üzerinden olsun, yabancı kavramlar dilimize pelesenk olmaya başladı. Bu önemli bir saldırı, burayı aşabilir miyiz, bilmiyorum. Osmanlı’nın son dönemlerinde Arapça-Farsça bilmeyen aydınlar ile bilen aydınlar arasında bayağı bir fark varmış. 2019’da ise İngilizce konuşmayı farklı gören sanatçılarımız, siyasetçilerimiz var. Enteresan olan şu 500 yıllık bir dil İngilizce, 1500 yıllık Türkçe var karşısında. Tabelalar Türkçeleştirilemez mi, bu fazlasıyla yapılır. Türkçe sondan eklemeli bir dil olduğu için bunu hızlıca yapar. Fakat bunu ciddi manada devlet politikası yapmak lazım. Cemil Meriç, kamusa uzanmış el, namusa uzanmış gibidir, der. Bu anlamda reflekslerimizi canlı tutmamız lazım” dedi.

Konuşmasını Konfüçyüs’ün dil kirliliği hakkındaki görüşleri ve bu görüşleri destekleyen Türkiye’den sunduğu verilerle bitiren Kara, şunları kaydetti:

“Konfüçyüs, ‘bir milleti yıkmak için dilini değiştirim, der. Ve ülke kendisine bırakılsa ilk işinin dili ele almak olacağını söyler. Şöyle de bir kurgusal bağ kurar. ‘Dilin kirliliği, dilin mecrasından sapması düşüncelerimizi sağlıklı bir şekilde iletmemize engel olur. Düşünce sağlıklı bir şekilde iletilmezse sözcükler anlamlarını yitirir. Sözcükler anlamlarını yititirse, yapılması gerekenler doğru yapılamaz. Doğru yapılamazsa da töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa da adalet yoldan sapar. Eğer adalet yoldan saparsa, insanlar ne yapacağını bilmez ve şaşkın bir hale gelir. Bunun için ilk işim dili düzeltmek olur.’ Ülkemizde 2011 ile 2018 arası boşanma oranı her yıl yüz binin altında değil. 2018’de 500 bin evlilikte, 240 bin kişi boşanmış. Bu rakam insanların zihninin bozulduğunu gösteriyor. 2004-2014 yılları arasında taciz ve tecavüz 14 kat artmış. 100 binin üzerinde kadın cinsel saldırıya uğramış. Suç oranı yüzde 58 artmış. Cinayet sıralamasında 41 ülkeden 13. sıradayız. Böyle toplum içerisinde yaşıyoruz. İnsanların ne yapacağını bilmediği aşama yani. Konfüçyüs’ün dediği son aşama. Bu ülkenin daha yaşanabilir olması için her kurumun üzerine düşen görevleri var. Bize düşen görevler de var. Sanatçılar toplumun aynası olması gerekirken, bu bozulmaya en çok katkı sunanlar onlar. Çevre kirliliği arttıkça yaşam nasıl zorlaşıyorsa, dil kirliliği artıkça da aramızdaki iletişim kopacak. En fazla internet kullanan toplumların başında geliyoruz. Bu anlamda dil kirliliğini önemsememiz gerekiyor. Oktay Sinanoğlu, ‘Türkçe giderse Türkiye gider’ diyor. Türkçeyi korumak için elimizden geleni yapalım.”

BAYDER Başkanı Fatih Dündar, Dr. Öğretim Üyesi Kürşad Kara’ya teşekkür belgesi takdim etti. Dündar, burada yaptığı konuşmada, “Dil milli kültürümüzün ana öğesi. Dilimiz kirlendikçe milli kültürümüz yok olmaya mahkum kalıyor. Önceden tüm kitapların okunması taraftarıydım. Fakat gelinen noktada herhangi bir denetimden geçmeyen, dil ve düşünce kirliliğine katkı sunan eserlerin çokluğundan hareketle artık bu konuda ben şahsım adına seçici olmaya çalışıyorum. Bu önemli konuda, çok önemli bilgiler sunan hocamıza teşekkür ediyorum. Kurumsal olarak, şahsi olarak hepimiz belli bir sorumluluk üstlenmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Kara’nın sunumunun ardından kültür sohbetlerinde; şiirler, aşıklık geleneği, orta oyunu, türküler gibi bölümler yer aldı.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ