BAYDER Kültür Sohbetlerinde ‘Ahmet Hasbi Aker’ anlatıldı

  • 02 Aralık 2021
BAYDER Kültür Sohbetlerinde ‘Ahmet Hasbi Aker’ anlatıldı

Bayburt eğitim tarihinin en önemli isimlerinden Ahmet Hasbi Aker, BAYDER Kültür Sohbetleri’nde gündeme getirildi.

Öğretmenler gününe özel gerçekleştirilen sunumda eğitim tarihinin unutulan ismi Ahmet Hasbi Aker’i torunu Uygun Ahmet Aker anlattı.

Ahmet Hasbi Aker’in çocukluğundan ve eğitim  aldığı medreselerden, görev yapığı Kop köyünde Tifüs hastalığı dolayısıyla ayak parmaklarının tamamını kaybetmesinden, muhacirliğinden, Sivas’ta verdiği derslerden, 1923’de 800 kuruş maaşla Bayburt İdadisi‘nde yaptığı görevden bahseden Aker, Ahmet Hasbi Aker’in hem Osmanlı hem Cumhuriyet dönemi eğitimcisi olduğunu bahsetti.

Cumhuriyet döneminde yaptığı hizmetleri anlatan Aker, 1923 yılında Bayburt eğitim tarihinin bir başka önemli ismi Mahmut Kemal Yanbeğ ile Cumhuriyet ilkokulunu ve sonrasında Şair Zihni İlkokulunu kurarak, buralarda başöğretmenlik görevlerini üstlendiğini aktardı.

1928 yılında gerçekleşen harf inkılabı sonrasında da görevine devam eden Hasbi Ahmet Aker’in bu anlamda zor olanı başardığını belirten Aker, “1928 harf inkılabı olunca okullarda yeni yazı eğitimi sağlayan da yine kendisidir. Okulun ilk başöğretmeni Ahmet Hasbi Aker’dir. Bu görevini 1930 yılına kadar sürdürüp, daha sonra Pulur’da okul kurulmasına öncülük ederek, baş muallimlik yapıyor. 60 öğrencisi ile eğitime devam ediyor. 1933 yılında emekli oluncaya kadar burada devam ediyor. Pulur’da mesai saatleri dışında Akkoyunlular Konağı’nda hat dersleri veriyor. Hattat derecesinde öğrenciler yetiştiriyor” dedi.

Ahmet Hasbi Aker’in, emekli olduktan sonra Şingah camisine kendisini fahri imam olarak tayin ettiren ve şuan mahalle odası olan yerde tahtalı bir eğitim yuvası teşkil ettirerek, 1933’ten 1955’e kadar çeşitli dersler verdiğini aktaran Aker, Ahmet Hoca’nın Arapça, Farsça ve Fransızca’ya mükemmel denilecek kadar  hakim olduğunu, İslam’da Miras Hukuku konusunda uzman olduğunu bu anlamda kaleme aldığı Fetavayi El Feraizil Kübra kitabının diğer eserleri gibi kayıp olduğunu, dedesinin vefatında kütüphanesinin  öğrencilerine dağıtıldığını kaydetti.

Kütüphanesine İstanbul sahaflarında sürekli kitaplar geldiğini anlatan Aker, Ahmet Hoca’nın kendi eserlerinin ise, evlerinin kiraya verilmesi sonrasında bir cami imamına teslim edildiğini ve şuanda dedesinin eserlerinin olduğunu bilmesine rağmen bu eserlere ulaşamadığını dile getirdi.

Aker, 1983 yılından bu yana hayatı ile ilgili çalışmalar yaptığı dedesi Ahmet Hasbi Aker’i konu alan bir biyografi kitabını yayına hazırlayacağını söyledi.

Dündar: “İsminin yaşatılması gerektiğinin altını çiziyoruz”

BAYDER Başkanı Fatih Dündar, Aker’e sunumlarından dolayı teşekkür ederek, BAYDER’in Ahmet Hasbi Aker’in isminin Bayburt’ta bir eğitim yuvasına verilmesine dair yaptığı girişimlerden bahsetti.

Ahmet Hasbi Aker’in Osmanlı döneminin son muallimi, Cumhuriyet döneminin ise ilk başöğretmeni olduğunu söyleyen Dündar, Aker’in isminin, Cumhuriyet İlkokulu, Şair Zihni İlkokulu ve Gökçedere (Pulur) ilkokulunun kuruluşunda yaptığı görevler ve hayatının her döneminde eğitime verdiği gönüllü hizmetlerle ölümsüzleştiğini belirtti.

Hasbi Ahmet Aker’in yetiştirdiği öğrencilerin de Bayburt’un tarihi için iz bırakan isimler olduğunu aktaran Dündar, “Böylesine kıymetli bir ismin Bayburt’taki okullardan birinde yaşatılması gerektiğini 2015’ten bugüne birçok kez dile getirdik. Bu ismin yaşatılması gerektiğinin bir kez daha altını çiziyoruz. Bayburt eğitim tarihinin öncü ismi olan Ahmet Hasbi Aker’in, bugün Bayburt’ta hiçbir okula isminin verilmemesi çok üzücü durum” dedi.

Okutmuş: “Akengin’in, Zihni’nin ismi Maraş’ta bir okula verilebilir mi?”

Bayburt Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Murat Okutmuş da Bayburt’ta bu anlamda çok talihsiz icraatlar yapıldığını ifade etti. Erdem Beyazıt isminin Türk edebiyatı için çok kıymetli olduğunu aktaran Okutmuş, merhum şairin isminin Bayburt’ta yaşatılmasının ise bir anlam ifade etmeyeceğini bildirdi.

Bayburt’ta YİBO‘nun bölünmesinin ardından Erdem Beyazıt isminin buradaki okula verilmesinin, dönemin Milli Eğitim Bakanının özel isteğinin yerine getirilmesinden başka bir anlam taşımadığını bildiren Okutmuş, Bayburtlu bir şairin isminin Türkiye genelinde kampanyalar yapılsa dahi Maraş’ta bir okula  verilemeyeceğini ifade etti.

Konuşmasından merhum şair Beyazıt’ı hedef alan bir anlam çıkarılmamasının altını çizen Okutmuş, “Bir kent kendi dinamikleri ile var olur. Kendi hikayelerine önem veren kentler bu anlamda çok kıymetli bir duruma gelir. Yahya Akengin de Türk Edebiyatı’nın Hisarcılar olarak bilinen üyelerinin ekol şairlerinden biridir. Tüm eserlerinde Bayburt’u bulduğumuz Yahya Akengin’in ismi Maraş’ta bir okula verilebilir mi? Hayır. Bırakın Akengin’i dünyada 100 büyük Türk edebiyatçısı arasında gösterilen Bayburtlu Zihni’nin ismi, Türkiye genelinde kampanyalar yapılsa dahi Maraş’ta bir okula verilebilir mi? Yine hayır. Çünkü buna yerel dinamikler izin vermez” şeklinde konuştu.

Bu anlamda BAYDER’in önerdiği Ahmet Hasbi Aker isminin bir eğitim yuvasında yaşatılmasının bir zorunluluk olduğunun altını çizen Okutmuş, “Evrenselliğe giden yol millilikten geçer, milliliğe giden yol da yerellikten geçer” şeklinde konuştu.

BAYDER Kültür Sohbetleri, şiirlerin okunması, türkülerin söylenmesi, orta oyunu gösterilerinin sahnelenmesi ile son buldu.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ